Unutma

Zillet olmak yerine ziynet olmayı tercih et...

28 Eylül 2020

"Seni anlıyorum" diyen insanlara William Shakespeare şöyle cevap veriyor. "Hissetmediğin birşeyi anlayamazsın."


Bir konuda karşında ki kişiyi tam anlamıyla anlamak için ya birebir aynı durumu yaşamış olman gerekir yada yakın bir durum. Ancak o zaman karşında ki muhatabını anlıyorum diyebilirsin. Keskin görüşlü ve ağır taraftar olan kişilere asla inanmak ve sözlerini dinlemek istemiyorum. Yanlı ve deneyimsiz inançlar ne kadar doğru ve mantıklı olabilir ki? Anlaşılabilir bir örnek vermek isterim. Düşünün ki siz 1989 yılında dünyaya geldiniz ve şuan yıl 2020 yani 31 yaşındasınız. Mısır piramitleri tahminen  (yapılan araştırmalara göre) M.Ö. 2551 yılında yapılmış. 31 yaşında ki insan bilim, ilim ve mantık haricinde duyduğu ve doğruluğu tartışır sağda solda gördüğü yazıları okuduktan sonra kendi düşüncesini rahatlıkla beyan edebiliyor. Ona şu soruları sormak isterim. Orada yaşadın mı, yaşadığın yıllar içerisinde toplumun psikolojik ve sosyolojik durumu nasıldı, o günden bu güne değişen sence neler var, bize ne tavsiye edersiniz? Hiçbir soruma cevap alamayacağını biliyorum merak etmeyin. Bu kadar uzun yıllardan bahsetmeye de gerek yok. Ailemiz bir hareketi veya bir durumu değerlendirirken seni anlıyorum derler. Oysa ki beni anlamak için aynı senin gibi bir babaya aynı senin gibi bir anneye sahip olman, birebir veya buna yakın bir psikolojik ortamda büyümüş olman, aynı sorunlar ile karşılaşıp aynı kararları vermen lazım ki beni anlayabilesin. İşin özü benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim sokaklardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim seneleri yaşa ve benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar bulup devam et, benim ettiğim gibi. Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin. Çok iyi olduğumuzu düşündüğümüz konularda aslında ne kadar da basit ve çaresiziz. Daha insan olarak kendimizi anlamıyoruz ki bir kadını, bir bebeği veya bir erkeği hatta bir hayvanı, başı dertte olan bir vatandaşı, umutları tükenmiş bir avuç savaşçıyı, senden olmayanı nasıl anlayalım!!! Maddi yokluk çekmeden yoksulluğu anlayabilir mi insan? Görünüşe göre hayır. 

Peki Ama maddi yokluk içinde olup varlığın ve paylaşmanın her türlüsünü yaşayan, bunun sonucunda yürekte ortaya çıkan o mutmain olma duygusunu ise başka hiçbir şeyde bulamayanlar nasıl başarıyor? Rad suresi 28.ayet cevap veriyor sanıyorum.
"Onlar, iman etmiş ve kalpleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalpler Allah'ın zikri ile yatışır."

Ben şunu anladım; Dilin, ırkın, yaşadığın toplum hatta "İnancın" ne olursa olsun kalpten yakarış evrenseldir... Hiçbir insan birbirine benzemiyor olsa dahi yakarışın başladığı yer aynıdır... 

İşin sonunda etrafında bulunan bütün her şeyi anla ki onu anlamaya yaklaşmış ol. Yine döndük dolaştık kendini bilmeye. 

"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır."
Yunus Emre