Bir garibanın gözünden felsefe ve tasavvuf. Gerçekliği yansıtmayan insanların arasında sıkışmış bir gerçek.
Unutma
03 Kasım 2020
Sana ithafen...
28 Ekim 2020
Yalnızlığa bezenmiş suretin...
gerçekten yalnızım aslında, hani bir kuş konsa pencere kenarına bir derdim uçup gidecek gibi
işte o kadar sessiz esiyor rüzgar, kapı bile gıcırdamıyor artık
mum kokusu eskileri hatırlatır diye ışıkları bile açmıyorum
ama ben diyerek çıkıp gelse biri, ama sen diye devam etsem
bir hayal gibi gelse bir uyku gibi kaçsa özlemlerim
dibinde uyuklarım kapının, çalındığında kim o diyebilmek için, sırf ben diyebilmen için
en azından yeni bir sayfa açarız ardının ize kalmış bir sayfa
anca o tamamlar geceyi sen tamamlarsın bizi, ki uzun zaman oldu dilimizden düşüremediklerimizi tamamlamayalı
uzun uzun bakışmayalı çok uzun zaman oldu
mezarı hazır düşler biriktirdim yastığımın soğukluğunda
yalnızlığım vakur başı dik
daha kanıma işlenmemiş yokluğun yanımdayken seni unutmak mümkün mü?
isteseydin tenine düşen yağmurların bile hesabını verebilirdin
düşlerim kimsesiz, ki kim kimsesiz kim sessiz kalabilirdi yalnızken
kim susuz ve aç kalabilir nefes alırken
sen benim aşım sen benim aşk diye tanımladığımsın
kim yalan derse sevgime odamı gösteririm, ki odam yatsıdan sonra da yanmaya yeminli mumlarla aydınlanır
yoksun kaldım çoğu zaman sen yoksun diye aştan, yoksunluğa vurdum kendimi
yoksun diye kendimi bile sevmedim, sevemedim
sen hayallerimde gezerken ben seni sevdiğimde kaybettim kor yanımı
seni sevdiğimde alev aldı sol yanım
dört duvar arasında aşkın gurbetindeyim
damla damla aşındırıyorum hasretini
inanıyorum ki inanmak her şeyi değiştirir
yalnızlığa bezenmiş suretin bedenimin izi kalmış tükenmiş bir kalemin ucunda
tek bir sorun var ne zaman seni sevdiğimi söylesem solumda ki melek kulağıma fısıldar
kime yazayım...
Puhten
16 Ekim 2020
Hadi biraz dertleşelim...
Yakarış ve isyanların en fazla yapıldığı tek biri var sanırım. Yaratan olsaydım şayet beni sevenleri üzmezdim. Ne yani insan olarak sevdiklerimizin bizi üzmesini ister miydik? Ee o zaman durum orada da değişmemeli diye düşünüyorum (!)
28 Eylül 2020
"Seni anlıyorum" diyen insanlara William Shakespeare şöyle cevap veriyor. "Hissetmediğin birşeyi anlayamazsın."
Bir konuda karşında ki kişiyi tam anlamıyla anlamak için ya birebir aynı durumu yaşamış olman gerekir yada yakın bir durum. Ancak o zaman karşında ki muhatabını anlıyorum diyebilirsin. Keskin görüşlü ve ağır taraftar olan kişilere asla inanmak ve sözlerini dinlemek istemiyorum. Yanlı ve deneyimsiz inançlar ne kadar doğru ve mantıklı olabilir ki? Anlaşılabilir bir örnek vermek isterim. Düşünün ki siz 1989 yılında dünyaya geldiniz ve şuan yıl 2020 yani 31 yaşındasınız. Mısır piramitleri tahminen (yapılan araştırmalara göre) M.Ö. 2551 yılında yapılmış. 31 yaşında ki insan bilim, ilim ve mantık haricinde duyduğu ve doğruluğu tartışır sağda solda gördüğü yazıları okuduktan sonra kendi düşüncesini rahatlıkla beyan edebiliyor. Ona şu soruları sormak isterim. Orada yaşadın mı, yaşadığın yıllar içerisinde toplumun psikolojik ve sosyolojik durumu nasıldı, o günden bu güne değişen sence neler var, bize ne tavsiye edersiniz? Hiçbir soruma cevap alamayacağını biliyorum merak etmeyin. Bu kadar uzun yıllardan bahsetmeye de gerek yok. Ailemiz bir hareketi veya bir durumu değerlendirirken seni anlıyorum derler. Oysa ki beni anlamak için aynı senin gibi bir babaya aynı senin gibi bir anneye sahip olman, birebir veya buna yakın bir psikolojik ortamda büyümüş olman, aynı sorunlar ile karşılaşıp aynı kararları vermen lazım ki beni anlayabilesin. İşin özü benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim sokaklardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim seneleri yaşa ve benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar bulup devam et, benim ettiğim gibi. Ancak ondan sonra beni yargılayabilirsin. Çok iyi olduğumuzu düşündüğümüz konularda aslında ne kadar da basit ve çaresiziz. Daha insan olarak kendimizi anlamıyoruz ki bir kadını, bir bebeği veya bir erkeği hatta bir hayvanı, başı dertte olan bir vatandaşı, umutları tükenmiş bir avuç savaşçıyı, senden olmayanı nasıl anlayalım!!! Maddi yokluk çekmeden yoksulluğu anlayabilir mi insan? Görünüşe göre hayır.
02 Eylül 2020
Bir garibanın gözünden felsefe
05 Mart 2020
Adı yaşam olmuş bu yalnızlığın..
Ne garip ya!
İnsan kendi kendine bir kaç duvar örmüş ve orayı evi olarak belirlemiş. Sonra kilometrelerce uzakta bir başka insan veya insanlar bir kaç başka duvar örmüş ve orayı da iş olarak belirlemiş. Bizlerde yaratıldığımız bu uçsuz bucaksız dünyada ev olarak tanımladığımız duvarın içinden çıkıp başka bir duvarın içine zamanında yetişmek için çabalıyoruz. Biçilen ömürde sadece bunun için emek gösteriyoruz, kimileri bu zahmeti çekecek bir iş bile bulamıyor ne kadar hayal kırıcı. En kötü yanı ise biz bu saçma sapan gösterdiğimiz emeğe ve gittiğimiz kilometrelerce yola, sonunda kazandığımızı düşündüğümüz üç kuruşa "Hayat" adını vermişiz ve bir ömür bunun uğruna geçip gidiyor.
Sonsuz bir döngü var, adına evim diyebileceğin bir yere sahip olmak için çalışman ve karşılığında üç kuruş maaş alman gerekiyor. Öte yandan adına işim diyebileceğin bir şeye sahip olabilmen için bilgi ve beceri gerekmiyor. Sadece iyi bir tanıdığın olsun yeter. Ne garip ya!
Bana göre insanın "Hayat" dediği şey sadece bu iki saçmalık arasında yaşanılanlar olmamalı. Eğer sadece bundan ibaret olursa hayat, ne eşinle geçirdiğin vakit, ne özlemini duyduğun sahil, ne hissettiğin rüzgar, ne saatlerce sürmeli dediğin sohbetler hiç biri kaliteli olmayacak. Bana göre "Hayat" dediğimiz şey insanın olgunlaşması, pişmesi, yanması. Çoğumuz hangi ürün ne zaman ve hangi tür toprağa ekilir bunu bilmiyor. Çoğumuz eşiyle dostuyla saatlerce sohbetler edip üzerine felsefi düşünceler üretip yaşam tarzını değiştirmiyor. Çoğumuz herhangi bir yerde esen rüzgarın ne kadar özel bir rüzgar olduğunu bilmiyor.
Düşünmem gereken binlerce ciddi konu ve üzerine tartışmamız, araştırma yapmamız gereken milyonlarca konu var ki. Ancak benim aklımda bu ay faturaları nasıl ödeyeceğiz, markete olan borcumuzu nasıl ödeyeceğiz, yol param kalmazsa işe nasıl gideceğim, karımın istediği ufacık bir şeyi dahi alsam bu bütçemizi nasıl etkiler, anneden babadan borç mu alsak acaba? Gibi gibi gibi saçma sapan, üzerinde durup düşünmeye ve Hakk'ın verdiği o güzel beyni kullanmaya gerek dahi görmediğim aptal sorular var.
Peki ama biz nasıl yaratıldık, ilahi aşk nedir, nasıl yaşanılır, aşktan yanmak nedir, Hakk'a nasıl ulaşılır, batın ilmi nedir ne işe yarar, bir tasavvuf ehlinin gerçek dini sevgi ise şuan yaşanılan din din midir, milattan önce ve milattan sonra ki yaşayan felsefe ve tasavvuf üstatları ne gördüler de dünyadan ellerini çektiler, anlatılan hikayeler doğru mu, okuduğumuz kitaplarda ya oynama yapıldıysa gibi gibi gibi... Bu sorular gibi daha yüzlerce, binlercesi. Hakk'ın verdiği o güzel beyni kullanmaya gerek duyduğum ve hatta daha da fazlasına ihtiyacımın olduğumu sorular var.
Üstadın biri ölüm ölür biz ölmeyiz demiş. Burada ki mana ne? Ben bunların cevaplarını nasıl bulacağım? Bu soruları düşünmeden önce lütfen evinden çık, arabana veya otobüse bin, işine git. Akşama mutlaka aynı şekilde eve gel ve nihayetinde ay sonu faturalarını öde, vakit bulursan eğer oturur düşünürsün soruları...
28 Şubat 2020
Ya Rab!
Aşıkların beşerdir, şaşar kalır harab
Aciz kulun sana sığınır, sensin ona ahbab
Yüz çevirsen bizden derman olur hem ırak
Sensiz ahvalimiz bilinmez ya Rab
Muhammed'in özü sözü birdir
Sen yakınsan ona, takati iyidir
Aşığın halini yol ehli bilir
Bizi Muhammed ahaline yakıştır ya Rab
Mümine din ne gerek arif olan bilir
Münkir münafık seninle savaş halindedir
Ölmüşe anlatsam seni ruhu bedenden dirilir
Dert gam keder doludur bu camia
Düşersen derdine zulümdür bu dar-ı fena
Sevenler hep bırakmış malı mülkü burada
Aşk servetinden mahrum etme ya Rab
Aciz Ahmet bir çare sana açar ellerini
Kaybetmemiştir umarım verdiklerini
Evliya olmak kolay aşığın temeli
Sana şayan kalmayı nasip et ya Rab
Ahlak hamuru ile yoğrulan insandır insan
Hamurun bozuksa neye yarar evliya olsan
Halin olsun pinhan ayandır edeple irfan
Şemme Vecullah'a (bin kere) kurbanım ya Rab
Sözlük:
Şemme Vecullah - Allah'ın parlayan cemali
Şayan - Yakışan, layık olan, değerli
Dar-ı Fena - Dünya
Puhten, gönülden kopan yakarış...
Ey gönüllerin aradığı huzurun ta kendisi Rab, ruhumuza ve tüm benliğimize şifa kaynağı...
Yegane güzelliğin tek anlamı Allah'ım
Şefkat ve aşkın ile bizleri kötülüklerden arındır, her iç çekişimizle habibin Mustafa'nın o güzel kokusunu hissedebilmeyi, her sıkıştığımızda Hızır'ın o güzel yoldaşlığını bizlere nasip et.
Yıllar ve aylar bir kenara saatler içinde dakikalar, onların içinde saniyeler, her saniyede saliseler ve onların içinde ki her anda gözümüze, kulağımıza, dilimize, ellerimize ve ayaklarımıza yalnız sen sahip çık ki gözlerimiz ile doğruları görelim, kulaklarımız ile doğruları işitelim, dilimiz ile doğruları konuşalım, ellerimiz ile hayır işleyip ayaklarımız ile hayra yürüyelim Kudretlim.
Biz beşer şaşarız, sen Külli akla sahip mütevaziliğin ve doğruluğun ta kendisi El-Hakemsin son hükmü verensin. Olur ya şaşarız, sen doğru yoluna ilet bizleri Sevgilim.
Hayat boyu Adem-i Ma'na (Maneviyat insanı) olabilmeyi, o güzel aşıkların ve dostların ile aynı yolda yürüyebilmeyi, en nihayetinde senin o göz kamaştıran kudretinin ve güzelliğinin yanında aynı sancak altında toplanabilmeyi dostlarına yoldaş, sana dost olabilmeyi nasip eyle Sultanım.
Kuldur hep ister, hayır şer bilmez talep eder. İstek ve arzularımızın en hayırlı ve güzelini bizlere nasip edensin sen Rab
Ahlak ve namusu, erdem ve hayayı elden bırakmadan yaşayabilmeyi, nefsimizi eğitip pak hale getirebilmeyi, egolarımızı bir kenara bırakıp hoş görü ve arifane hallerimiz ile puhten eyle bizleri Sevdiğim, Tanrım, Allahım, Kudretlim, Nazlım...
Puhten: Farsça, pişmek demektir. Aşk ateşinde yanıp pişmeyi ifade eder.